YİRMİNCİ
DEVÂ
Ey derdine derman arayan hasta! Hastalık iki kısımdır.
Bir kısmı hakikî (asıl, gerçek), bir kısmı vehmîdir. (kuruntu ve hayali olan)
Bu devada Bediüzzaman Hazretleri, iki çeşit
olan hastalık hakkında aşağıda bilgi verecek. Gerçek hastalık malum bedenin
hastalığı, diğeri kuruntu, vesvese hastalığı. Evet vesvese de bir hastalıkmış.
Hakikî kısmı ise, Şâfî- i Hakîm-i Zülcelâl (hastalara şifa veren,
herşeyi hikmetle, bir gaye için yaratan ve sonsuz haşmet sahibi ALLAH),
küre-i arz (yeryüzü)
olan eczahane-i kübrâsında (büyük eczanesinde) , her derde bir devâ (ilaç, çare)
istif etmiş. (yığmış)
O devâlar ise dertleri isterler. Her derde bir derman halk etmiştir (yaratmıştır).
Burada, “Allah ölüm ve yaşlılık dışında her
derde bir deva yaratmıştır.” Hadisi Şerifine işaretle Şifa veren Allah’ın,
dünya denen bu büyük eczanede her hastalık için bir çare yaratmış olduğunu
bildiriyor. Allah hikmetsiz hiçbirşey yaratmaz. Yılanın zehiri, ısırgan otu,
vs. bile, bugün pekçok ilacın hammaddesi olarak kullanılmakta.
Tedavi için ilâçları almak, istimal etmek (kullanmak)
meşrudur; fakat tesiri (etkiyi) ve şifayı Cenâb-ı Haktan bilmek gerektir.
Derdi O verdiği gibi, şifayı da O veriyor.
Burada şuna dikkat çekiyorki, bazı İnsanlar bİlmeden AFFEDİLMEZ GÜNAH şİrke
düşüyor. Şu ilacı içtim, beni iyileştirdi, bu ilaç bana şifa verdi gibi…
Halbuki ilaçta, iğnede sebep. Doğru anlatım; Allah bu ilacı kullanmam sebebiyle
bana şifa verdi, olmalıdır.
Hâzık (işinde uzman doktor) , mütedeyyin (dindar)
hekimlerin tavsiyelerini tutmak, ehemmiyetli bir ilâçtır. Çünkü ekser (pekçok)
hastalıklar sû-i istimâlâttan (eldeki nimetleri kötü kullanmaktan), perhizsizlikten ve israftan
ve hatîattan (yanlışlardan)
ve sefahetten ve dikkatsizlikten geliyor.
Burada HASTALIĞIN TEDAVİSİNDE iki önemli
ipucu veriyor. BİRİNCİSİ, dalında uzman ve dindar doktorların tavsiyelerini
tutmakmış ve bu tedavide önemli bir ilaçmış. İKİNCİSİ, pekçok insanın neden
hasta olduklarıını bildiriyor: Diyete dikkat etmemek; yağlı, şekerli veya tuzlu
yemek; aşırı, çok yemek; soğuğa sıcağa dikkat etmeden giyinmek; eğleneceğim
diye uyku düzenini bozmak… , vs.
Mütedeyyin hekim, elbette meşru bir dairede nasihat
eder ve vesâyâda (tavsiyelerde) bulunur. Sû-i istimâlâttan, israfattan men
eder, teselli verir. Hasta o vesâyâ (tavsiyeye) ve o teselliye itimad edip (güvenip)
hastalığı hafifleşir; sıkıntı yerinden bir ferahlık verir.
Burada o doktorların vereceği tavsiyelere
uyulursa, hastalıkların hafifleyeceğini ve ferahlık vereceğini bildiriyor.
Mütedeyyin hekimin meşru dairedeki tavsiyeleri, helallerdir. Dindar olmayan
doktor, demek meşru daİre dışında
da tavsiyede bulunuyormuş. Nitekim TV’de görmüştüm, bir doktor her akşam
yemekte bir bardak şarap içmek kalbe iyi gelir, dedi. Halbuki spor yapın,
yürüyüş yap, müzik dinle, vs. diyebilirdi.
Amma vehmî hastalık kısmı ise, onun en müessir (etkili)
ilâcı, ehemmiyet (önemsemek) vermemektir. Ehemmiyet verdikçe o büyür,
şişer. Ehemmiyet vermezse küçülür, dağılır.
Burada ise, hastalığın ikinci çeşidi
vesvese hastalığının en etkili ilacını açıklıyor: Önemsememek. Çünkü vesveseye önem verdikçe büyürmüş,
önemsemeyip üzerinde durmazsak küçülüp dağılırmış. Bunu aşağıdaki iki örnekle
aklımıza yakınlaştıracak.
Nasıl ki arılara iliştikçe insanın başına üşüşürler;
aldırmazsan dağılır. Hem karanlıkta gözüne sallanan bir ipten gelen bir hayale
ehemmiyet verdikçe büyür, hattâ bazan onu divane gibi kaçırır. Ehemmiyet
vermezse, âdi bir ipin yılan olmadığını görür, başındaki telâşına güler. Bu
vehmî hastalık çok devam etse, hakikate inkılâp eder (dönüşür).
Vehham (aşırı
vehimli) ve asabî insanlarda fena bir hastalıktır; habbeyi (taneyi)
kubbe yapar, kuvve-i mâneviyesi (manevi gücü) kırılır.
Hatırlıyorum başımızın etrafında arı sürüsü
gelmişti. Annem önem vermeyin, kıpırdamayın, dedi. Kardeşim kaçınca arılar
takibe başladı, eve girerek kurtuldu. Ben kıpırdamadım ve arılar döndü
etrafımda ve gitti. Birde 80’lerde gecekonduda otururken gece pencereden
dışarıyı seyreder, çok korkardım. Ağaca asılı ipi yılan sanırdım. Meğer sabah
baktımki ağaca asılı çamaşır ipinin ucuymuş. Halime güldüm. İşte, vesvese böyle
hakikati olmayan durummuş. Bediüzzaman Hazretleri başka bir Risale’de, Bilen
vesvese etmez, diyor. İşte şimdi öğrenmiş bulunduk, ilacı önem vermemekmiş. Bir
de, aşırı vesveseli olan insanın ruh halini yansıtıyor ve bu ise çok kötü bir manevi
hastalıktır, diyor. Pireyi deve yapmak tabiri böyleleri için kullanılır.
Hususan merhametsiz yarım hekimlere veyahut insafsız
doktorlara rast gelse, evhamını (vesvese, kuruntu) daha ziyade tahrik eder. Zengin ise malı
gider; yoksa ya aklı gider veya sıhhati gider.
Aşırı vesvese hastalığı bedeni de hasta
yapar. Bu vesvese hastalığı ruh hastalığıdır. Tedavisi mümkündür. Psikolog,
Psikiyastri doktoru tedavi eder. Nitekim ben 1999’da yaşadığım bazı sıkıntılar
ve hastalığımdan kaynaklı stresler sebebiyle aşırı vesveseli oldum ve beynimin
kimyası bozulmuştu. Yirmi gün hastanede yatmış, ilaçla tedavi olmuştum. Hala
etkisi devam ediyor. Fakat burda dikkat edilmesi gereken nokta işinde uzman ve
güvenilir bir doktora tedavi olmakmış. Yoksa parasını daha da önemlisi akıl
sağlığını kaybedebilirmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder