ON İKİNCİ
DEVÂ
Ey hastalık sebebiyle ibadet ve evrâdından (belli zamanlarda yapılan
zikir-virdler-sık sık tekrar edilen dualar) mahrum kalan ve o
mahrumiyetten teessüf (üzülen) eden hasta!
Bu Devada Bediüzzaman Hazretleri dindar
hastalara sesleniyor. Onlar hasta oldum diye ibadet ve zikir yapamadıkları için
üzülüyorlar, onları teselli edecek.
2006’da beş vakit namaza başlamıştım.
Teyemmümle yatarak kılıyordum. Fakat Mart 2011’de Şeker komasıyla bir ay yoğun
bakımda yattım. Tamamen iyileşmem altı ayı bulmuştu ve altı ay namaz
kılamadığım ve sabahları özel zikirlerimi yapamadığım için –sonradan kazalarını
kıldım- çok üzülmüştüm.
Bil ki, hadisçe (Peygamberimizin SAV sözü ile)
sabittir ki, "Müttakî bir mü'min, (Allah’ın emir ve yasaklarına titizlikle uyan, takva
ehli müslüman) hastalık sebebiyle yapamadığı daimî
virdinin (devamlı
yapılan zikir) sevabını, hastalık zamanında yine
kazanır." (Buharî, Cihad: 134; Müsned, 4:410, 418.)
Bediüzzaman Hazretleri kaynağını belirterek
dindar hastalara, BAK ŞUNU BİLDE ÜZÜLMEYİ BIRAK diyerek Peygamber Efendimizin
SAV bir Hadisi Şerifini aktarıyor, Efendimiz Buyuruyorki:
“Allah’ın emirlerine titizlikle uyan takva
ehli bir müslüman, hastalık sebebiyle yapamadığı zikirlerin SEVABINI, hastalık
devam ettiği müddetçe aynen yapıyor gibi almaya devam eder.”
Bu Hadiste namaz demiyor, vird diyor ama
namazda bir zikirdir; komada yatarken kılamadığım namazların, vaktinde kılmış
gibi sevabını almışımdır inşallah, Rabbimizin merhameti sonsuzdur.
Farzı (Allah’ın kesinlikle yapılmasını emrettiği şey)
mümkün olduğu kadar yerine getiren bir hasta, sabır ve tevekkül (Allah’a dayanıp güvenme)
ile ve farzlarını yerine getirmekle, o ağır hastalık zamanında sair sünnetlerin
(yapılmaması
günah olmayan ama yapnca Allah’ın ve Efendimizin SAV sevgisini kazandıran,
Peygamberimizin söz, hal ve ibadetleri) yerini, hem hâlis bir
surette, (samimi
şekilde) hastalık tutar.
Burada yine dindar hastaları teselliye
devam ediyor. Sen farzları yapmaya çalış, sünnetlerin yerini hastalık tutar,
diyor. Mesela, hastanede yatarken bir hacı amca, oturduğu yerde tuğla
parçasıyla teyemmüm abdesti aldı ve ikindi namazının direk dört rekat farzını
kıldı, uzandı. Şimdi anladımki, o kılmadığı dört rekatlik sünnet namazın
sevabını da aldı inşallah.
Hem hastalık, insandaki aczini, zaafını (acizliğini, güçsüzlüğünü
ve zayıflığını) ihsas eder. (hissettirir)
O aczin lisanıyla ve zaafın diliyle, hâlen ve kàlen (davranış ve sözle)
bir dua ettirir.
Cenâb-ı Hak insana hadsiz (sınırsız)
bir acz (acizlik,
güçsüzlük) ve nihayetsiz bir zaaf (sonu olmayan bir zayıflık)
vermiş, tâ ki daimî bir surette dergâh-ı İlâhiyeye (devamlı bir şekilde Yüce
Allah’ın katına) iltica edip (yönelip)
niyaz etsin, dua etsin.
Evet sağlıklı iken dua etmek aklıma
gelmiyordu, güçlüydüm, koşuyordum. Şimdi belden aşağım çalışmıyor, ellerim,
kollarım güçsüz, konuşmam bozuk. Şimdi bu acizlik ve güçsüzlüğümle Allah’a el
açıp bazen ağlayarak dua ediyorum. Cenab-ı Allah’ın istediği tam da bu aslında,
kulunun Kendi’nden başka sığınılacak merci olmadığını anlayıp O’na yönelmesi…;
çok şükür hastalığıma, bugünüme binlerce hamdolsun.
"De ki: Duanız olmasa, Rabbim katında ne
ehemmiyetiniz var?" (Furkan Sûresi, 77. Ayet)
Yani, "Eğer duanız olmasa ne ehemmiyetiniz
var?" Âyetin sırrıyla, insanın hikmet-i hilkati (yaratılışının hikmeti,
-gizli nedeni-) ve sebeb-i kıymeti (kıymet verilmesine sebep)
olan samimî dua ve niyazın bir sebebi hastalık olduğundan, bu nokta-i nazardan (bakış açısından)
şekvâ (şikayet)
değil, Allah'a şükretmek ve hastalığın açtığı dua musluğunu, âfiyeti kesb
etmekle (kazanmakla)
kapamamak gerektir.
Evet ayete göre, insanın Allah katındaki
değeri, ne kadar çok ve samimi dua etmesiyle ölçülürmüş. Ve kişinin dua
etmesini sağlayan şey, aciz ve güçsüzlüğünü hissetmesiymiş, yani hastalıkmış.
Cenab-ı Allah’ın istediği de bu aslında, kulunun Kendi’nden başka sığınılacak
merci olmadığını anlayıp O’na el açması…
Bunun
İçİndİrkİ hastalıktan sakın şİkayet etme, aksİne dua etmene vesİle olduğu İçİn
şükret, DİYOR İyİleşİnce de, Allah’ın
rahmet çeşmesİnİn musluğu olan DUAyı bırakmamalısın, dİyerek bİtİrİyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder