ON ÜÇÜNCÜ
DEVÂ
Ey hastalıktan şekvâ (şikayet) eden biçare (çaresiz)
adam! Hastalık bazılara ehemmiyetli (değerli) bir definedir (hazinedir),
gayet kıymettar (kıymetli, değerli) bir hediye-i İlâhiyedir. (Allah’ın bir hediyesidir)
Her hasta, kendi hastalığını o neviden (türden) tasavvur edebilir. (düşünebilir)
Bu Devada Bediüzzaman Hazretleri benim gibi
tedavisi olmayan hasta insanlara sesleniyor ve Hastalıktan şikayet, isyan etme,
Çünkü, Hastalık bazı kullar İçİn değerlİ
bİr hazİne ve Allah’ın hedİyesİdİr, diyor ve neden hazine ve hediyedir,
ve hangi insanlar için böyledir, bunu açıklayacak.
Madem ecel vakti muayyen değil (ölüm vakti belirli değil) ;
Cenâb-ı Hak, insanı ye's-i mutlak (mutlak, tam bir ümitsizlik)
ve gaflet- i mutlaktan (Allah’ın emir ve yasaklarını unutarak yaşamaktan)
kurtarmak için, havf ve recâ (korku ve ümit) ortasında ve hem dünya ve hem âhireti
muhafaza etmek noktasında tutmak için, hikmetiyle eceli (ölüm vakti)
gizlemiş.
Öncelikle bir tespit paylaşıyor; İnsanın,
Hiç ölmeyecek gibi dünya için çalışıp ümitli olması ve yarın ölecek gibi ibadet
yapması, yani dünya ve ahİretİ dengede
tutması İçİn ölüm vaktİnİn gİzlenmİş olduğunu belirtiyor.
Madem her vakit ecel gelebilir; eğer insanı gaflet (Allah’ı düşünmeden, emir
ve yasaklarından, sorumluluklarından habersiz davranma)
içinde yakalasa, ebedî hayatına çok zarar verebilir. Hastalık gafleti dağıtır,
âhireti düşündürür, ölümü tahattur ettirir (hatırlatır), öylece hazırlanır.
Bu tespitten sonra, insanı gaflet
içindeyken ölüm yakalayabilir diyor ve ölümden sonraki sonsuz hayatına çok
zarar verebilir, yani cehenneme düşebilir diyor Allah muhafaza. Bir defasında
hatırlıyorum, kızlı erkekli bir grup genç, çıplak ve sarhoş halde uyumuş, gece
doğalgazdan zehirlenerek ölmüşlerdi, Hem toplu zina, hem uyuşturucu, içki… Ölüm
gafletteyken yakaladı, Allah gençlerimizi muhafaza buyursun.
Bediüzzaman Hazretleri engin seziş ve
kavrayışıyla çok önemli bir tespiti daha paylaşıyor. Hastalık gafletİ dağıtır, âhİretİ düşündürür, ölümü tahattur
ettirir (hatırlatır), öylece hazırlanır, diyor. Hastalığım sayesinde mal, mülk,
para, kadın kısaca dünya gözümde değil, ve sürekli ölümü aklımda tutup
gafletten kurtuldum ve ahirette sonsuz hayattaki derecemi yükseltmek için
ibadetlerimi artırdım elhamdülillah. ÇÜNKÜ DÜNYAYA BİR KEZ GELİYORUZ.
Bazı öyle bir kazancı olur ki, yirmi senede
kazanamadığı bir mertebeyi (derece, makam, rütbe) yirmi günde kazanıyor.
Bazı sağlıklı kullar YİRMİ YIL gece gündüz
ibadet ederek, cennette yüksek bir dereceye, makama ulaşıyor. FAKAT AYNI
DERECEYE çaresiz hastalığı olan ve hastalığına sabreden, şükreden ve
ibadetlerini aksatmayan kul, YİRMİ GÜNDE ulaşabilir, diyor; Acizane bendeniz bu
kullardan olamam ama hedefimdir, inşallah ahirette göreceğiz, birgün bu hedefe
ulaşabilirim, diyorum.
Ezcümle (özetle) , arkadaşlarımızdan-Allah rahmet etsin-iki
genç vardı: Biri İlâmalı Sabri, diğeri İslâmköylü Vezirzâde Mustafa. Bu iki
zat, talebelerim içinde kalemsiz (okur yazar olmayan) oldukları halde, samimiyette ve iman
hizmetinde en ileri safta olduklarını hayretle görüyordum. Hikmetini bilmedim.
Bediüzzaman Hazretleri burda ölen iki
talebesinden bahsediyor; Risaleler 1930’larda Isparta Barla’da yazılmıştı ve
ilk zamanlarda elle yazılıp çoğaltılıyordu. Bu ölen iki genç okuma yazma
bilmiyormuş ama iman hizmetinde şevkle, samimiyetle koşturuyorlarmış, o zaman
sebebini anlayamadım, diyor.
Vefatlarından sonra anladım
ki, her ikisinde de ehemmiyetli bir hastalık vardı. O hastalık irşadıyla (uyarısıyla),
sair (emsali
yaşıt, diğer) gafil (Allah’ı düşünmeyen ve sorumluluklarından habersiz)
ve ferâizi (farzları)
terk eden gençlere bedel, en mühim bir takvâ (Allah’ın emirlerini tutup günahlardan sakınma)
ve en kıymettar (değerli) bir hizmette ve âhirete nâfi (faydalı)
bir vaziyette bulundular.
Vefatlarından sonra anlamışki her iki
gençte ölümcül hastalık varmış ve o hastalık onları gafletten uyandırdı ve
diğer gafil gençler gibi değil, ölüm onları ahirete faydalı iman hizmetindeyken
yakaladı, diyor.
İnşaallah, iki senelik hastalık zahmeti, milyonlar
sene hayat- ı ebediyenin saadetine medar oldu. (sonsuz cennet hayatının mutluluğuna sebep oldu)
Ben onların sıhhati için bazı ettiğim duayı, şimdi anlıyorum, dünya itibarıyla
beddua olmuş. İnşaallah, o duam, sıhhat-i uhreviye (ahiret hayatlarındaki
sağlıkları) için kabul olunmuştur.
İki sene büyük zorluklar ile hastalığın
verdiği acı ve sıkıntılara rağmen hizmet etmişler. Onların sağlıklarını
kazanmaları için yaptığım duam, beddua gibi olmuş, diyor. Çünkü aşağıdaki
paragrafın ilk cümlesinde hastalıkları onları, on sene takvalı yaşasalar bile
ulaşamayacakları, cennetin yüksek derecelerine ulaştırdı, diyor.
İşte bu iki zat, benim itikadımca (inancıma göre),
on senelik bir takvâ (Allah’ın emir ve yasaklarına titizlikle uymak)
ile elde edilecek bir kazanç kadar bir kâr buldular. Eğer ikisi, bir kısım
gençler gibi sıhhat ve gençliğine güvenip gaflet ve sefahete (eğlenceye)
atılsaydılar, ölüm de onları tarassut edip (kollayıp) tam günahlarının pislikleri içinde
yakalasaydı, o nurlar definesi (ışıklar hazinesi) yerine, kabirlerini akrepler ve yılanlar
yuvası yapacaklardı.
Allah dostu büyük evliya Bediüzzaman Said
Nursi Hazretleri, ölen o iki genci kabirde gözlemliyor. Kabirleri nurlar
içindeki hazine gibi parlıyor. Eğer diyor, böyle iman hizmetindeyken hastalık
sebebiyle değilde, bazı gençler gibi gaflet ve eğlence içindeyken ölüme
yakalansalardı, kabirleri akrep ve yılanların yuvası olurdu, diyor yani kabir
azabı çekerlerdi, demek istiyor.
Madem hastalıkların böyle menfaati var. Ondan şekvâ (şikayet)
değil, tevekkül (Allah’a dayanıp güvenme), sabır ile, belki şükredip
rahmet-i İlâhiyeye (Allah’ın herşeyi kuşatan sonsuz rahmet ve merhametine)
itimad etmektir. (güvenmektir)
Her Devada olduğu gibi sonuç cümlesi ile
bitiriyor. Madem Hastalığın yukarıda anlatılan menfaatleri var, diyor, sakın
sızlanıp şikayet etme, aksine SABRET, tevekkül et. Aslında kısa bir zamanda
uzun yıllar ibadet etmekle ulaşılacak makama yükselttiği için şükret, diyor ve Allah’ın merhametİne güven, dİyerek bİtİrİyor.
Çünkü Allah kullarına zulmetmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder