DOKUZUNCU
DEVÂ
Ey Hâlıkını (Yaratıcısını) tanıyan hasta!
Hastalıklardaki elem (acı, sıkıntı) ve tevahhuş (korkma, ürküntü)
ve korkmak ise, hastalık bazan ölüme vesile olduğu cihetindendir. (yönündendir)
Bediüzzaman Hazretleri bu Devada, Ey
Yaratıcını tanıyan hasta diyerek, Allah’a inanıp iman eden hastalara
sesleniyor. Bazen hastalığın sonu ölümdür. Bunu bilen hasta ölümden korkar,
çünkü ölümün manasını bilmiyor, demek istiyor ve ASLINDA ÖLÜM NEDİR, AŞAĞIDA BUNU AÇIKLAYACAK.
Ölüm, nazar-ı gaflet (manasını anlamadan gaflet bakışı)
ve zâhirî (dış
görüntüsü) cihetinde (yönüyle) dehşetli (ürkütücü)
olduğundan, ona vesile olabilen hastalıklar korkutuyor, telâş veriyor.
İnsan bilmediği şeyden korkar. Ölümün
manasını bilmediği için, ölüm insanı ürpertiyor.
Evvelâ (öncelikle) bil ve kat'î (kesin olarak)
iman et ki, ecel mukadderdir, (takdir olunmuş, belirlenmiştir) tagayyür etmez (değişmez)
. Çok ağır hastaların başında ağlayanlar ve sıhhatleri yerinde olanlar
ölmüşler, o ağır hastalar şifa bulup yaşamışlar.
Bediüzzaman Hazretlerinin cümlelerinin
hepsi Kuran ayetlerine dayanır. Ölmesi muhtemel hastaya diyorki; Öncelikle
kesinlikle şuna inan, ecel bellidir. Ayetle sabittir, herkese bir ecel takdir
edilmiştir, ne bir saat ileri, ne bir saat geri alınır, ecel değişmez, diyor.
Bakıyorsun ağır hasta denilen insanlar iyileşip uzun yıllar yaşıyor, onun
başında üzülüp ağlayanlar ölüyor. Nitekim çok görüyoruz.
Saniyen: (ikinci olarak) Ölüm, sureten göründüğü gibi
(dış
görüntüsü itibariyle) dehşetli (ürkütücü) değil. Çok risalelerde (Risale-i Nur kitaplarının
çoğunda) gayet kat'î, şeksiz, şüphesiz bir surette, Kur'ân-ı
Hakîmin verdiği nurla ispat etmişiz ki, ehl-i iman (iman sahipleri)
için ölüm,
Öncelikle ecel zamanının belirlendiğini ve
değişmeyeceğini söyledi. İkinci olarak ölüm, zannedildiği gibi asla ürkütücü birşey
değildir, diyor ve Allah’a iman edenler için ölüm nedir açıklayacak.
(ÖLÜM) vazife-i hayat külfetinden (hayat görevleri yükünden)
bir terhistir. (askerliğin bitişi gibi görevin sona ermesi)
Hem dünya meydanındaki imtihanda, talim ve talimat olan ubudiyetten (kulluktan)
bir paydostur. Hem öteki âleme gitmiş yüzde doksan dokuz ahbap (dost)
ve akrabasına kavuşmak için bir vesiledir. Hem hakikî vatanına ve ebedî makam-
ı saadetine (sonsuz
mutluluk yerine) girmeye bir vasıtadır. Hem zindan-ı
dünyadan (dünya
hapishanesinden) , bostan-ı cinâna (cennet bahçelerine)
bir davettir. Hem Hâlık-ı Rahîminin fazlından (çok merhametli yaratıcımız Allah’ın cömertliğinden)
, kendi hizmetine mukabil (yaptığımız ibadetlere karşılık) ahz-ı ücret etmeye (ücret almaya) bir
nöbettir.
Bediüzzaman Hazretlerinin ölümü açıklayan
bu cümlelerini maddeler halinde yazalım:
ÖLÜM:
1-vazife-i hayat külfetinden (hayat
görevleri yükünden) bir terhistir. (askerliğin bitişi gibi görevin sona ermesi)
2-Hem dünya meydanındaki imtihanda, talim
ve talimat olan ubudiyetten (kulluktan) bir paydostur.
3-Hem öteki âleme gitmiş yüzde doksan dokuz
ahbap (dost) ve akrabasına kavuşmak için bir vesiledir.
4-Hem hakikî vatanına ve ebedî makam- ı
saadetine (sonsuz mutluluk yerine) girmeye bir vasıtadır.
5-Hem zindan-ı dünyadan (dünya
hapishanesinden) , bostan-ı cinâna (cennet bahçelerine) bir davettir.
6-Hem Hâlık-ı Rahîminin fazlından (çok
merhametli yaratıcımız Allah’ın cömertliğinden) , kendi hizmetine mukabil
(yaptığımız ibadetlere karşılık) ahz-ı ücret etmeye (ücret almaya) bir
nöbettir.
Madem ölümün mahiyeti hakikat noktasında budur; ona
dehşetli bakmak değil, bilâkis (aksine) rahmet ve saadetin (ilahi şefkat, merhamet ve
mutluluğun) bir mukaddemesi (girişi, başlangıcı) nazarıyla bakmak gerektir.
ÖLÜMÜN
MANASI BU SAYILANLARDIR. O HALDE KORKMAYIN, DİYOR. KORKMAYALIM, KABRİ
MUTLULUĞUN GİRİŞ KAPISI OLARAK DÜŞÜNMELİYİZ.
Hem ehlullahın (Allah dostlarının) bir kısmının ölümden
korkmaları, ölümün dehşetinden değildir. Belki daha fazla hayır kazanacağım
diye, vazife-i hayatın idamesinden kazanacakları hayrat (sevap, hayırlar)
içindir.
Ama sakallı hacı amcada ölümden korkuyor,
diyorlar. Bediüzzaman hazretleri, onlar ölümün manasını biliyorlar, onların
korkuları ölümden değil, ömrün bitip sevap kazanma fırsatının sona ermesinden,
diyor.
Evet, ehl-i iman (Allah’a inanan gerçek iman sahipleri)
için ölüm rahmet (ilahi şefkat, merhamet) kapısıdır, ehl-i dalâlet (doğru hak yoldan sapan
inançsız kimseler) için zulümat-ı ebediye (sonsuz karanlıklar)
kuyusudur.
Bir cümlede, Allah’a inanan ve
inanmayanların ölümleri sonrası durumlarını AYETLERE
GÖRE özetlemiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder