YİRMİ
BEŞİNCİ DEVÂ
Ey hasta kardeşler! Siz gayet nâfi (faydalı)
ve her derde devâ ve hakikî lezzetli kudsî (kutsal) bir tiryak (ilaç)
isterseniz, imanınızı inkişaf ettiriniz (geliştiriniz). Yani, tevbe ve istiğfar (Allah’tan bağışlanma
dileme) ile ve namaz ve ubudiyetle (kullukla),
o tiryak-ı kudsî (kutsal ilaç) olan imanı ve imandan gelen ilâcı istimal
ediniz (kullanınız).
Bu son devada Bediüzzaman Hazretleri
hastalara her derde deva olan kutsal ilacı bildiriyor. Bu ilaç İMAN’dır. Evet,
Hastalar Risalesinde baştan beri, İMAN SAHİPLERİNE seslendiği için, burda yine
inananlara, imanınızı artırın, diyor. Nasılını da belirtiyor. Yani tövbe ve
istiğfar ederek, bol bol namaz kılarak ve kulluk yaparak…
Kulluktan maksat ibadettir. İbadet sadece
namaz, zekat, oruç, hac değildir. Sadaka vermek, bir gönlü hoş etmek, fakire
yedirmek, hasta ziyareti, insanlarla iyi geçinmek, hatta tebessüm etmek vs. de ibadettir.
Evet, dünyaya muhabbet ve alâka (sevgi ve ilgi)
yüzünden, güya (sanki), adeta ehl-i gafletin (ahirete, Allah’ın emir ve
yasaklarına duyarsız olanların) dünya gibi büyük, hasta, mânevî bir vücudu
vardır. İman ise, o dünya gibi zeval ve firak (yok oluş ve ayrılık) darbelerine, yara ve bere
içinde olan o mânevî vücuduna birden şifa verip, yaralardan kurtarıp hakikî
şifa verdiğini pek çok risalelerde kat'î ispat etmişiz. Başınızı ağrıtmamak
için kısa kesiyorum.
Dünyanın geçici zevklerine, dünya malına
gönlünü kaptıran insanlar, hayatının gayesi dünyalık kazanmak olanlar, manen
hastadır. Yani gaflettedirler; ahirete, Allah’ın emir ve yasaklarına
duyarsızlardır. Bunlar, ölümü de bİr yok
oluş, ebedİ ayrılık zannettİklerİnden, vücutları dünya kadar büyük
yaralar içindedir.
Allah’a ve ahiret gününe iman edenler ise,
inancın verdiği huzurla şifa bulmuşlar, hem dünyada hem ahirette mutludurlar.
Bu gerçeği, Risalei Nur Külliyatının içindeki pek çok Risalelerde kesin şekilde
ispatladık, diyor.
İman ilâcı ise, ferâizi (Allah’ın yapılmasını
emrettiği farz olan ibadetleri) mümkün oldukça yerine getirmekle tesirini
gösteriyor. Gaflet ve sefahet ve hevesât-ı nefsâniye (nefsi arzular)
ve lehviyât -ı gayr-ı meşrua (meşru olmayan oyunlar) , o tiryakın tesirini men
eder.
Yatalak engelliyim. Yattığım yerde
teyemmümle sadece farz değil, sünnet ve nafile namazları da kılıyorum. Şeker
hastasıyım. FA ve şeker zorlasa da farz ve nafile oruçları tutuyorum. Elimden
geldiğince sadaka veriyorum. Bu ibadetler ile imanım öyle arttıki, hastalığımı
hiç kafama takmıyorum. Bu da geçer Ya HU! , diyorum. Bu kısacık dünya hayatım
hastalıkla geçiyor ama inşallah cenneti kazanırsam çektiklerimin mükafatını alacağım,
ve inşallah Allah’ın CEMALİNİ göreceğim diyerek moral buluyorum. Yani İMAN
ilacım tesir ediyor.
Eğer insan gaflete, zevk ve eğlenceye,
nefsi arzuların peşine takılırsa İMAN İLACI TESİR ETMEZmiş.
Hastalık madem gafleti kaldırıyor, iştahı kesiyor,
gayr-ı meşru keyiflere (haram ve günahlar) gitmeye mâni oluyor; ondan istifade
ediniz. Hakikî imanın kudsî ilâçlarından ve nurlarından, tevbe ve istiğfarla,
dua ve niyazla istimal ediniz. (kullanınız)
Benim Friedreich Ataksisi (FA) hastalığım
100 binde bir görülen bir hastalıktır. Allah’a binlerce hamdolsun. Yüzbin
insanın içinden beni seçti. Bu hastalığım sayesinde BU İMANA KAVUŞTUM.
Gafletten uyandım, sabır, şükür ve ibadet ederek cennetteki derecemi
yükseltmeye çalışıyorum, çünkü orada 70-80 yıl değil, sonsuza dek kalacağız
inşallah. Sürekli tövbe, istiğfar ederek ve baklavalı dualar ederek YANİ İMAN
İLACINI KULLANARAK inşallah yükseltiyorum. (Ağlamak bana baklava gibi lezzet
veriyor)
Cenâb-ı Hak sizlere şifa versin, hastalıklarınızı
keffâretü'z-zünub (günahlarınızı affettiren kefaret) yapsın. Âmin, âmin, âmin.
AMİN, amin, amin inşallah.
"Dediler: Bizi buna eriştiren Allah'a hamd olsun;
yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten
Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler."
A'râf Sûresi, 7:43.
Evet hastalık vererek beni gafletten
uyandırıp imanla şereflendiren Allah’a sonsuz hamdolsun.
*** SON ***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder