12 Kasım 2012 Pazartesi

ONUNCU DEVÂ


 

ONUNCU DEVÂ

 


Ey lüzumsuz merak eden hasta! Sen hastalığın ağırlığından merak ediyorsun. O merakın senin hastalığını ağırlaştırır. Hastalığın hafifleşmesini istersen, merak etmemeye çalış. Yani, hastalığın faydalarını, sevabını ve çabuk geçeceğini düşün, merakı kaldır, hastalığın kökünü kes.

 

Bu devada Bediüzzaman Hazretleri, ağır bir hastalıkla imtihan edilen hastalara sesleniyor. Birdenbire ağır bir hastalık geçiren kişi, ister istemez merak eder, acaba felç mi kalırım, yatalak mı olurum, ayağımı artık kullanamaz mıyım gibi. Ve BU GEREKSİZ MERAK HASTALIĞINI HAFİFLETMEZ, AKSİNE ARTIRIR, diyor ve yukardaki gibi olumlu düşünerek, hastalığını artıran merak’ın kökünü kurut, diyor.

 

Evet, merak hastalığı ikileştirir. Maddî hastalığın altında, merak ile mânevî bir hastalığı kalbine verir; maddî hastalık ona dayanır, devam eder.

 

Bu lüzumsuz merak hastalığı ikiye katlar, diyor. Çünkü merak, kalbe sıkıntı vererek manevi hastalık oluşturur, böylelikle bedendeki hastalık iyileşme yerine devam eder.

 

Eğer teslimiyetle, rıza ile, hastalığın hikmetini düşünmekle o merak gitse, o maddî hastalığın mühim bir kökü kesilir, hafifleşir, kısmen gider.

 

O merak’ın kaybolmasının iki yolu varmış. Allah’a teslim olmak, kaderine rıza göstermek ve -yukardaki devalarda anlatılan- hastalığın hikmetini, faydalarını düşünmek.

 

Hususan (Bilhassa, özellikle) evhamla (vesvese, kuruntularla) bir dirhem (eskiden kullanılan kuruş manasında para birimi-burada çok küçük anlamında) maddî hastalık, bazan merak vasıtasıyla on dirhem kadar büyür. Merak kesilmesiyle, o hastalığın onda dokuzu gider.

 

MERAK’IN ASLI VESVESE VE KURUNTUYMUŞ. Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur’un bir yerinde; Vesveseye büyük nazarıyla baksan büyür, küçük nazarıyla baksan küçülür, diye bildiriyor. Yani yukarıda, olumlu düşünerek merakı küçült, hastalığın onda dokuzu gider, diyor.

 

Merak, hastalığı ziyade ettiği (artırdığı) gibi, hikmet- i İlâhiyeyi (Allah’ın bütün alemde gözettiği fayda ve gayeyi) ittiham (suçlamak) ve rahmet-i İlâhiyeyi (Allah’ın herşeyi kuşatan sonsuz rahmeti) tenkit (eleştirmek) ve Hâlık-ı Rahîminden (sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan ve herşeyi yaratan Allah) şekvâ (şikayet) hükmünde olduğu için, aksi maksadıyla tokat yer, hastalığını ziyadeleştirir. (artırır)

 

Allah’ın merak edenin hastalığını neden artırdığını açıklıyor. Çünkü merak eden kişi şunları demek istiyorda ondan. Felç kalırsam bana kim bakacak, çalışamazsam çocuklar aç kalır, neden beni buldu bu kaza, gibi olumsuz düşüncelerle yani merak’la insan, HAŞA merhametlilerin en merhametlisi ALLAH’I, MERHAMETSİZLİKLE SUÇLAMIŞ OLUYOR.

 

Evet, nasıl ki şükür nimeti ziyadeleştirir; öyle de, şekvâ, hastalığı, musibeti tezyid eder (artırır).

 

Burada şu ayete işaret var:   “Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artırırım, eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.”  (İbrahim suresi, 7. ayet)

 

Hem merakın kendisi de bir hastalıktır. Onun ilâcı, hastalığın hikmetini bilmektir. Madem hikmetini, faydasını bildin; o merhemi meraka sür, kurtul. Ah yerine oh de; "Vâ esefâ" yerine "Elhamdü lillâhi alâ külli hal"(her halimiz için Allah'a hamd olsun) söyle.

 

Evet merakın aslı vesvese hastalığıdır. Vesveseden kurtulmanın çaresi, onun şeytanın fısıltıları olduğu bilerek, ona önem vermemek ve sürekli olumlu düşünmektir. BİLEN VESVESE ETMEZ çünkü. Biliyorumki Allah beni seviyor, sabredip çok sevap kazanmam için bana hastalık vermiş. Bugünüme binlerce elhamdülillah.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder