ONUNCU DEVÂ
Ey lüzumsuz merak eden hasta! Sen hastalığın
ağırlığından merak ediyorsun. O merakın senin hastalığını ağırlaştırır.
Hastalığın hafifleşmesini istersen, merak etmemeye çalış. Yani, hastalığın
faydalarını, sevabını ve çabuk geçeceğini düşün, merakı kaldır, hastalığın
kökünü kes.
Bu devada Bediüzzaman Hazretleri, ağır bir
hastalıkla imtihan edilen hastalara sesleniyor. Birdenbire ağır bir hastalık
geçiren kişi, ister istemez merak eder, acaba felç mi kalırım, yatalak mı
olurum, ayağımı artık kullanamaz mıyım gibi. Ve BU
GEREKSİZ MERAK HASTALIĞINI HAFİFLETMEZ, AKSİNE ARTIRIR, diyor ve
yukardaki gibi olumlu düşünerek, hastalığını artıran merak’ın kökünü kurut,
diyor.
Evet, merak hastalığı ikileştirir. Maddî hastalığın
altında, merak ile mânevî bir hastalığı kalbine verir; maddî hastalık ona dayanır,
devam eder.
Bu lüzumsuz merak hastalığı ikiye katlar,
diyor. Çünkü merak, kalbe sıkıntı vererek manevi hastalık oluşturur, böylelikle
bedendeki hastalık iyileşme yerine devam eder.
Eğer teslimiyetle, rıza ile, hastalığın hikmetini
düşünmekle o merak gitse, o maddî hastalığın mühim bir kökü kesilir,
hafifleşir, kısmen gider.
O merak’ın kaybolmasının iki yolu varmış.
Allah’a teslim olmak, kaderine rıza göstermek ve -yukardaki devalarda
anlatılan- hastalığın hikmetini, faydalarını düşünmek.
Hususan (Bilhassa, özellikle) evhamla (vesvese, kuruntularla) bir dirhem (eskiden kullanılan kuruş
manasında para birimi-burada çok küçük anlamında)
maddî hastalık, bazan merak vasıtasıyla on dirhem kadar büyür. Merak
kesilmesiyle, o hastalığın onda dokuzu gider.
MERAK’IN
ASLI VESVESE VE KURUNTUYMUŞ. Bediüzzaman Hazretleri
Risale-i Nur’un bir yerinde; Vesveseye büyük nazarıyla baksan büyür, küçük
nazarıyla baksan küçülür, diye bildiriyor. Yani yukarıda, olumlu düşünerek
merakı küçült, hastalığın onda dokuzu gider, diyor.
Merak, hastalığı ziyade ettiği (artırdığı)
gibi, hikmet- i İlâhiyeyi (Allah’ın bütün alemde gözettiği fayda ve gayeyi)
ittiham (suçlamak)
ve rahmet-i İlâhiyeyi (Allah’ın herşeyi kuşatan sonsuz rahmeti)
tenkit (eleştirmek)
ve Hâlık-ı Rahîminden (sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan ve herşeyi yaratan Allah)
şekvâ (şikayet)
hükmünde olduğu için, aksi maksadıyla tokat yer, hastalığını ziyadeleştirir. (artırır)
Allah’ın merak edenin hastalığını neden
artırdığını açıklıyor. Çünkü merak eden kişi şunları demek istiyorda ondan.
Felç kalırsam bana kim bakacak, çalışamazsam çocuklar aç kalır, neden beni
buldu bu kaza, gibi olumsuz düşüncelerle yani merak’la insan, HAŞA
merhametlilerin en merhametlisi ALLAH’I,
MERHAMETSİZLİKLE SUÇLAMIŞ OLUYOR.
Evet, nasıl ki şükür nimeti ziyadeleştirir; öyle de,
şekvâ, hastalığı, musibeti tezyid eder (artırır).
Burada şu ayete işaret var: “Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi)
artırırım, eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim suresi, 7. ayet)
Hem merakın kendisi de bir hastalıktır. Onun ilâcı,
hastalığın hikmetini bilmektir. Madem hikmetini, faydasını bildin; o merhemi
meraka sür, kurtul. Ah yerine oh de; "Vâ esefâ" yerine "Elhamdü
lillâhi alâ külli hal"(her halimiz için Allah'a hamd olsun) söyle.
Evet merakın aslı
vesvese hastalığıdır. Vesveseden kurtulmanın çaresi, onun şeytanın fısıltıları
olduğu bilerek, ona önem vermemek ve sürekli olumlu düşünmektir. BİLEN VESVESE ETMEZ çünkü. Biliyorumki
Allah beni seviyor, sabredip çok sevap kazanmam için bana hastalık vermiş.
Bugünüme binlerce elhamdülillah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder