SEKİZİNCİ
DEVÂ
Ey âhiretini düşünen hasta! Hastalık, sabun gibi,
günahların kirlerini yıkar, temizler. Hastalıklar keffâretü'z-zünub (günahların
kefareti-günahların affedilmesine vesile) olduğu Hadis-i Sahih’le (doğruluğu kesin Hadis-i
Şerif ile) sabittir.
Bu Devada Bediüzzaman Hazretleri neden
hasta olduğunu anlayamayan dindar hastalara sesleniyor. Hadisi Şerife göre
hastalık sabun gibi günahları yıkar temizler, diyor. Çünkü HASTALIK, İMANLI İNSANIN GÜNAHLARININ
AFFEDİLMESİ İÇİN VERİLİR, diyerek aşağıdaki doğruluğu kesin Hadisi
Şerifi paylaşıyor:
Hem hadiste vardır ki, "Ermiş ağacı silkmekle
nasıl meyveleri düşer; imanlı bir hastanın titremesi de öyle günahları
silker."
(Buharî, Merdâ: 1, 2, 13, 16; Müslim, Birr: 45;
Dârimî, Rikâk: 57; Müsned, 1:371, 441, 2:303, 335, 3:4, 18, 38, 48, 61, 81.)
Ağacı silkelemek ve hastanın titremesi
benzetmesi… Gayet kolayca anlaşılır kısa bir hadis.
Günahlar, hayat-ı ebediyede (sonsuz ahiret hayatımızda)
daimî (sürekli,
devamlı) hastalıklardır; bu hayat-ı dünyeviyede dahi (dünya hayatında bile)
kalb, vicdan, ruh için mânevî hastalıklardır. Sen eğer sabredip şekvâ (şikayet)
etmezsen, şu muvakkat (geçici) bir hastalıkla daimî pek çok
hastalıklardan kurtuluyorsun.
ASIL
HASTALIĞIN GÜNAHLAR OLDUĞUNU BİLDİRİYOR. Çünkü insan
TÖVBE etmeden ölürse, ahirette cezası vardır. Zaten günah işlemeye devam edenin
ruhu, kalbi, vicdanı dünyada da sıkıntılı olur, huzuru bulamaz, diyor. Ve
geçici hastalığından şikayet etmeyip SABREDEN hastalara, inşallah günah
hastalığından kurtulduklarını müjdeliyor.
Eğer günahları düşünmüyorsan, yahut âhireti (ölüm sonrası yaşanacak
sonsuz hayat) bilmiyorsan veya Allah'ı tanımıyorsan,
sende öyle dehşetli bir hastalık var ki, milyon defa sendeki bu küçük
hastalıktan daha büyüktür; ondan feryad et.
Bediüzzaman Hazretleri, imanlı hastalara
teselli veriyor, imansız hastaları ise düşündürüyor. İmansızlık diyor,
bedendeki hastalıktan MİLYON DEFA daha büyük bir hastalıktır. Nihayetinde en
fazla ölebiliriz, kısacık dünya hayatımız biter. FAKAT İMANSIZ ÖLÜRSEK, SONSUZ HAYATTAKİ MUTLULUĞU KAYBEDERİZ,
Allah korusun. Bunu bilip, İmanımız sağlam olduktan sonra bedenimiz hasta olsa
nolur, üzülme, sonuçta geçici değil mi, demek istiyor.
Çünkü, bütün dünyanın mevcudatıyla (dünyadaki herşey ile)
kalbin, ruhun ve nefsin alâkadardır. Mütemadiyen (Sürekli, devamlı olarak)
firak ve zeval ile (ayrılık ve yok olmaları ile) o alâkalar kesilip, sende
hadsiz (sayısız)
yaralar açılır. Bahusus (özellikle) âhireti bilmediğin için, ölümü idam-ı
ebedî (dirilmemek
üzere sonsuz yok oluş) tahayyül ettiğinden (hayal ettiğinden)
, adeta, güya yara bere içinde, dünya kadar hastalıklı bir vücudun var.
Bu paragrafta imansızlık hastalığının neden
hastalık olduğunu anlatmış. İNANCI
OLMAYAN KİŞİ, ÖLÜMÜ YOK OLUŞ ZANNEDİYOR. Bu zandan dolayı kalbi, ruhu
manevi yaralar içinde kalmıştır VE ASIL
HASTA ODUR, diyor.
İşte en evvel, hadsiz yaralı ve hastalıklı bu büyük
mânevî vücudun hadsiz hastalıklarına kat'î ilâç ve kat'î şifa verici bir tiryak
(kesin şifa
verici bir ilaç) olan iman ilâcını aramak ve itikadını (inancını) düzeltmek
gerektir ki, o ilâcı bulmakta en kısa yol, bu maddî hastalığın yırttığı gaflet (Allah’ın bildirdiği emir
ve yasaklarını bilmeden sorumsuzca yaşamak) perdesinin altında sana
gösterdiği aczin ve zaafın (güçsüzlük ve zayıflığın) penceresiyle, bir Kadîr-i
Zülcelâlin (kudreti
herşeyi kuşatan ve sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah)
kudretini ve rahmetini tanımaktır.
Bedenindeki hastalıktan önce bu imansızlık
hastalığına ilaç bulman gerek, diyor. Ve en kısa yolunu gösteriyor. Mademki
hastasın, zayıf ve güçsüzsün. Allah’a el aç tövbe ederek yalvar. O da sana
kendisini tanıma yollarını kolaylaştırır, demek istiyor. EN KESTİRME YOL,
TÜRKÇE KURAN MEALİ OKUMAKTIR.
Evet, Allah'ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında
vardır. Allah'ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürurla (huzur, mutluluk)
doludur; derecesine göre, iman kuvvetiyle hisseder.
Allah’ın herşeyin yaratıcısı ve herşeyi
heran gözetip koruduğunu bilmeyen imansız adam, hiçbirşeye güvenmez ve
herşeyden KORKAR. Hırsızdan, karanlıktan, yalnızlıktan, mikroptan, hasta
olmaktan, böcekten, ölümden…
ALLAH’A VE
KADERE İNANAN İMANLI İNSAN İSE, MUTLU HUZURLU BİR HAYAT YAŞAR.
Bu imandan gelen mânevî sürur (mutluluk)
ve şifa ve lezzet altında, cüz'î (küçük) maddî hastalıkların elemi (acı ve sıkıntısı)
erir, ezilir.
Açıklama gerekmez sanırım, gayet sade bir
dille bitirmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder