ON ALTINCI
DEVÂ
Ey sıkıntıdan şekvâ (şikayet) eden hasta! Hastalık,
hayat-ı içtimaiye -i insaniyede (insanın sosyal hayatında) en mühim ve gayet güzel olan
hürmet ve merhameti telkin eder. (sağlar) Çünkü insanı vahşete ve merhametsizliğe
sevk eden istiğnâdan (hiçbir şeye ihtiyaç duymama) kurtarıyor. Çünkü,
Bu Devada Bediüzzaman Hazretleri yine
hastalığın bir güzel faydasından bahsediyor. Hastalık, insanın şefkat ve saygı
duygularını hissetmesini sağlar. Çünkü insanı toplumda hürmetsizliğe ve
merhametsizliğe sevk eden kendİSİNİ yeterlİ
görüp, hİçbİr şeye İhtİyaç duymamasıdır. Hastalık ise, insanı bu
duygudan kurtarır, diyor.
"Şüphesiz ki insan, kendisini ihtiyaçtan uzak
görünce azgınlaşıverir." Alâk Sûresi, 96:6-7.
sırrıyla, sıhhat ve âfiyetten gelen istiğnâda bulunan
bir nefs-i emmâre (hazır zevke düşkün ve insanı yasak arzulara sevk eden her insanın
içinde olan duygu), şâyân- ı hürmet (saygıya değer)
çok uhuvvetlere (kardeşliklere) karşı hürmeti hissetmez. Ve şâyân- ı
merhamet (merhamete
layık) ve şefkat olan musibetzedelere (sıkıntı ve belalara düşmüş
kimselere) ve hastalıklılara merhameti duymaz.
Evet insan bu ayette Allah’ın dediği gibi,
kendisini ihtiyaçsız gördüğü zaman azgınlaşır. Çünkü Rabbimiz İçİmİze nefİs denen düşmanı koymuşturki,
bizi bu dünya imtihanına nefisle mücadele etmemiz için göndermiştir. Sağlığı
yerinde OLAN İNSANIN NEFSİ, ben herşeye yeterim diye sağlığına güvenip şımarır,
AZAR, ve merhamet duygusunu hissetmez olur ve sıkıntı ve belalara düşmüş
kimselere acıma duygusuNU yİtİrİr.
Ne vakit hasta olsa, o hastalıkta aczini (güçsüzlüğünü)
ve fakrini (fakirliğini)
anlar, lâyık-ı hürmet (saygı duymaya layık) olan ihvanlarına (kardeşlerine)
ihtiram eder (hürmet
eder) . Ziyaretine gelen veya ona yardım eden mü'min
kardeşlerine karşı hürmeti hisseder.
İşte böyle sağlıklı bir insan HASTA OLUNCA,
nefsin azgınlığından kurtulur, kendisini hastaların yerine koyarak, yani EMPATİ
yapmaya başlar, onları kardeşi gibi görür, onlara saygı ve merhamet hisseder.
Çünkü, HASTALIK ona, hiçbir şeye gücünün yetmeyeceğini, fakirliğini ve güçsüzlüğünü
FARKETMESİNİ SAĞLAMIŞTIR.
Ve rikkat-i cinsiyeden (insanın kendi gibi olana acımasından)
gelen şefkat-i insaniye (insanın şefkat hissetmesi) ve en mühim (önemli)
bir haslet-i İslâmiye (müslümanın özelliği) olan, musibetzedelere (sıkıntı ve belalaara
düşmüş kimselere) karşı merhameti hissedip, onları nefsine
kıyas ederek (kendisiyle
karşılaştırarak), onlara tam mânâsıyla acır, şefkat eder,
elinden gelse muavenet eder (yardım eder) , hiç olmazsa dua eder, hiç olmazsa şer'an
(İlahi emir
ve yasaklara, şeriata göre) sünnet (Peygamber Efendimizin SAV söz, fiil ve halleri)
olan keyfini sormak için ziyaretine gider, sevap kazanır.
Parantez içi anlamlarıyla okununca çok
rahat anlaşılıyor. Burada Bediüzzaman Hazretleri insanın ve müslümanın birer özelliğinden
bahsediyor. İnsan, KENDİSİ GİBİ OLANA acır şefkat hissedermiş. Müslümanın
önemli bir özelliği ise, SIKINTIDA OLAN müslüman kardeşine ŞEFKAT hissetmesi,
yardım ve dua etmesiymiş. İnsan hasta olunca, kendi gibi hasta olanların
duygularını hissedip dua eder, elinden gelse ziyaret edip hal hatır sorar,
sevap kazanır, diyor.
2012 yılınca boyundan aşağısı çalışmayan
bir engelli dostumu ziyaret etmiştik.Annem ve babam beni tekerlekli sandalyemle
götürdü. Dostum çok sevİNDİ vE İçten
dualar ettİ.
Peygamber Efendimiz SAV buyurmuşlarki:
* “Hastaları ziyaret ediniz. Dua etmelerini
isteyiniz. Şüphesiz hastaların duası makbul, günahları da affedilmiştir.”
[Deylemi]
* “Hastaları ziyaret etmenin, cenazeleri
uğurlamaktan daha büyük sevabı vardır.” [Deylemi]
* “Kim bir hastayı ziyaret ederse,
dönünceye kadar Cennet bahçesi içerisindedir.” [Müslim, Tirmizi, İ. Ahmed]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder