19 Kasım 2012 Pazartesi

YİRMİ DÖRDÜNCÜ DEVÂ


 

YİRMİ DÖRDÜNCÜ DEVÂ

 


Ey mâsum (günahsız) hasta çocuklara ve mâsum çocuklar hükmünde olan ihtiyarlara hizmet eden hasta bakıcılar! Sizin önünüzde mühim bir ticaret-i uhreviye (ahiret ticareti) var. Şevk ve gayretle o ticareti kazanınız.

 

Bediüzzaman Hazretleri hasta çocuklara bakan ve masum çocuk gibi olan yaşlı hastalara hizmet eden hasta bakıcılara sesleniyor. Çok şanslısınız, sizin önemli bir ahiret ticaretiniz var. Şevk ve gayretle o ticareti kazanınız, diyor. Yani, sevap biriktirdiğinizin farkında olarak şevkle hizmet etmeye devam edin.

 

Mâsum çocukların hastalıklarını, o nazik (ince, zarif) vücutlarına bir idman, bir riyazet (antrenman) ve ileride dünyanın dağdağalarına (sıkıntılarına) mukavemet verdirmek (dayanabilmek) için bir şırınga (aşı) ve bir terbiye-i Rabbâniye (herşeyin Rabbi olan Allah’ın terbiyesi) gibi, çocuğun hayat-ı dünyeviyesine (dünya hayatına) ait çok hikmetlerle (faydalarıyla) beraber ve hayat-ı ruhiyesine (ruhi hayatına) ve tasaffî-i hayatına (hayatı kirlerden arındırarak saflaşmasına) medar (sebep) olacak büyüklerdeki keffâretü'z-zünub (günahların kefareti) yerine, mânevî ve ileride veyahut âhirette terakkiyât -ı mâneviyesine medar (manevi yükselişlere sebep) şırıngalar nev'indeki (aşılar türündeki) hastalıklardan gelen sevap, peder ve validelerinin (anne ve babalarının) defter-i a'mâline (amel defterine) , bilhassa sırr-ı şefkatle çocuğun sıhhatini kendi sıhhatine tercih eden validesinin sahife-i hasenâtına (annelerinin iyilikler defterine) girdiği, ehl-i hakikatçe (Hakikat ehli evliyaların bildirmesiyle) sabittir.

 

Bediüzzaman Hazretleri bu paragrafta çok uzun bir cümle yazmış. Artık risale diline alıştınız, dikkatli okuyunca eminim kolayca anlayabilirsiniz. Ama yinede bir örnekle açıklarsak sanırım daha anlaşılır olacaktır.

 

Mesela 8-9 yaşında zatürre veya benzer bir hastalıktan hastanede yatmakta olan bir çocuk gördünüz. Başında annesi var, ateşini düşürmek için alnına soğuk bez koyuyor. Çocuğun masum haline ve annesine acıdınız, ve içinizden, hastalık günahları affettirir biliyoruz, ama bu çocuk günahsız, Allah NEDEN masum çocukları hasta edip acı çektiriyor, dediniz. Cevap veriyor, diyor ki:

 

Görünüşte o nazik bedene biraz acı çektiriyor, ama bu onun hayrınadır, bir aşıdır. Aşıların içine bir miktar mikrop koyarlar. Vücut, o azıcık mikropla mücadele ederek karşı koymayı öğrenir, ve artık o hastalığa karşı savunmaya hazırdır. İşte onun gibi masum yavrununda narin bedeni, bu geçici acıyla hastalıklara karşı güçlenmiş olur. Ayrıca sabretmeye alışır, kİ BÖYLECE büyüyünce başına gelebİlecek hastalık, bela ve sıkıntılara kolayca dayanabİlsİn…

 

Bediüzzaman Hazretleri hastalıkların günahları affettirdiğini ancak o masum çocuğun günahsız olmasından dolayı şunu bildiriyor; Hasta çocukların iki türlü sevap kazandığını bildiriyor. Günahları affettirmekten gelen ve manevi yükselişe sebep olan sevaplar. Ama ergenlikten önce çocukların sevap defteri açılmadığı için, bu sevapların çocuğun anne ve babasının amel defterİne yazıldığını bildiriyor. Bunu Hakikat Ehli Evliyaların haber vermesine bağlıyor.

 

Özellikle çocuğunun sıhhatini kendi sıhhatine tercih eden şefkatli annelerin iyilikler defterine, daha fazla sevap yazılırmış.

 

İhtiyarlara bakmak ise, hem azîm (büyük) sevap almakla beraber, o ihtiyarların-ve bilhassa peder ve valide ise-dualarını almak ve kalblerini hoşnut etmek ve vefâkârâne hizmet etmek, hem bu dünyadaki saadete, hem âhiretin saadetine medar olduğu, rivâyât- ı sahiha (doğruluğu kesin Hadisi Şerifler) ile ve çok vukuat-ı tarihiye ile (tarihi olaylarla) sabittir.

 

Hasta Yaşlılara hizmet etmenin çok büyük sevabı varmış. Hele o yaşlılar anne ve baba olursa… Yaşlılara vefalı olarak kalplerini kırmadan dualarını alarak hizmet etmek, hem bu dünyada hem de ahirette mutlu olurmuş. Kaynak olarak Peygamberimizin SAV doğruluğu kesin hadislerini ve tarihi olayları gösteriyor.

 

İhtiyar peder ve validesine tam itaat eden bahtiyar bir veled (evlat), evlâdından aynı vaziyeti gördüğü gibi; bedbaht bir veled, eğer ebeveynini (anne-babasını) rencide etse (kalbini kırıp üzse), azâb-i uhrevîden (ahiretteki azaptan) başka, dünyada çok felâketlerle cezasını gördüğü, çok vukuatla (olaylarla) sabittir.

 

Evet bununla ilgili çok örnekler var etrafımızda… Ana babasına yaşlılığında hizmet eden, aynısını evlatlarından görüyor. Zamanında anne babasının gönlünü almayıp darıltan bir evlat, benzer muameleyi ilerde kendi evlatlarından görüyor, çok şahit oluyoruz, değil mi?

 

Peygamber Efendimiz SAV derki; “Allah’ın rızası ana-babanın rızasındadır.” , “Veysel Karâni’nin kavuştuğu bütün ihsan ve dereceler, annesine yaptığı iyilik sebebiyledir.” (Riyaz’ün Nasihîn) 

 

Evet, ihtiyarlara, mâsumlara, yalnız akrabasına bakmak değil, belki ehl-i iman (iman sahipleri) -madem sırr-ı imanla (imanın sırrı ile) uhuvvet- i hakikiye (hakiki kardeşliğe) var- onlara rast gelse, muhterem hasta ihtiyar ona muhtaç olsa, ruh u canla (büyük bir istekle) ona hizmet etmek İslâmiyetin muktezasıdır (gereğidir).

 

Bir de müslümanlığın gereğinden bahsederek bitiriyor. Sadece yaşlı akrabaya değil, muhtaç hastalara da büyük bir şevkle hizmet edin, diyor. Çünkü ayetle sabit, müminler kardeştir.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder