ON BEŞİNCİ
DEVÂ
Ey âh ü enîn eden (ah çekip inleyen) hasta! Hastalığın suretine (dış görüntüsüne)
bakıp ah eyleme; mânâsına (derin anlamına) bak, oh de. Eğer hastalığın mânâsı güzel
birşey olmasaydı, Hâlık-ı Rahîm (sınırsız merhamet sahibi olan herşeyi yaratan Allah)
en sevdiği ibâdına (kullarına) hastalıkları vermezdi. Halbuki, hadis-i
sahihte (doğruluğu
kesin olan Peygamberimizin sözü) vardır ki,
Bu Devada Bediüzzaman Hazretleri Hasta
oldum diye ağlayan hastaları teselli edecek. Sen, neden hasta oldumki diye
sızlanıyorsun ama ÜZÜLME, bak şu Hadisi Şerife göre Allah, yalnızca sevdiği
kullarına hastalık verir, diyor.
(burada Hastalar Risalesini aldığım
internet sitesinde Hadisi Şerifin orjinal arapça metni yazıyor.)
(el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 1:519, no: 1056; el-Hâkim,
el-Müstedrek, 3:343; Buharî, Merdâ: 3; Tirmizî, Zühd: 57; İbni Mâce, Fiten: 23;
Dârimî, Rikâk: 67; Müsned, 1:172, 174, 180, 185, 6:369.)
(ev kemâ kàl). (veya Peygamber Efendimiz SAV buna benzer şekilde
buyurdular)
Yukarıda sayılanlar, Bediüzzaman
Hazretlerinin, bu Hadisi Şerifin geçtiği büyük hadis alimlerinin kitaplarındaki
yerleri, yani yararlandığı kaynaklardır, ki bu hadisin DOĞRULUĞUNU kaynak vererek
İSPAT etmiş oluyor.
Yani, "En ziyade (en fazla) musibet (bela)
ve meşakkate (sıkıntı,
zorluk) giriftar (tutulmuş) olanlar, insanların en
iyisi, en kâmilleridir (olgunlarıdır)."
Gayet açık kısa bir hadis, kolayca
anlaşılıyor. Kimin başına en çok bela geliyorsa, O iyi bir kuldur. Neden? Çünkü
Allah SEVDİĞİ KULUNA dert verirmiş. Bu Devada bu hadisten yola çıkarak bunun
nedenini öğreneceğiz inşallah. Tabi bütün Devalar gibi, bu Devada da
anlatılanlar İMANLI mümin hastalar içindir.
Başta Hazret-i Eyyub Aleyhisselâm (Hz Eyyub peygamber),
enbiyalar (peygamberler),
sonra evliyalar (Allah dostları) ve sonra ehl-i salâhat (ihlaslı-samimi dindar
kullar), çektikleri hastalıklara birer ibadet-i hâlisa (içtenlikle samimi yapılan
ibadet), birer hediye-i Rahmâniye (sonsuz rahmet sahibi
Allah’ın hediyesi) nazarıyla bakmışlar, sabır içinde
şükretmişler, Hâlık-ı Rahîmin rahmetinden gelen bir ameliyat-ı cerrahiye
nev'inden (cerrahi
ameliyat türünden) görmüşler.
En başta demişti ya, Hastalığın manası iyi
birşey olmasaydı, Allah sevdiği kullarına hastalık vermezdi diye. Burada da
yukardaki hadisin kapsadığı kamil hasta kullardan bahsediyor. Başta Eyyub
Peygamber AS olmak üzere hasta olan peygamberler ve evliya kullardan haber
veriyor. Onların hastalığa nasıl baktıklarını açıklıyor. Evet, Eyyub AS çok
büyük imtihanlardan geçti, 11 evladını ve bütün malvarlığını depremde kaybetti,
yetmedi yıllarca büyük bir hastalığa tutuldu, öyleki bütün vücudu yaralar
içindeydi, hastalığı verenin Allah olduğunu bildi, hastalığa Allah’ın hediyesi olarak baktı, hiç
şikayet etmedi, O AS hep acılara sabretti ve hep ŞÜKRETTİ, sonuçta bu sabır ve şükür imtihanını kazandı
ve Allah ona hastalıktan iz bırakmayacak şekilde ŞİFA verdi, Kuran ayetleri ile
sabittir. İnternetten “Hz Eyyub’un hayatı” diye araştırıp okuyabilirsiniz.
Sen, ey âh ü fîzâr (ah çekip ağlayan) eden hasta! Bu nuranî
kafileye (aydınlık
topluluğa) iltihak etmek (katılmak) istersen, sabır içinde
şükret. Yoksa şekvâ (isyan türünden şikayet) etsen, onlar seni
kafilelerine almayacaklar. Ehl-i gafletin (ahirete, Allah’ın emir ve yaaklarına duyarsız
olanlar) çukurlarına düşersin. Karanlıklı bir yolda
gideceksin.
Neden ben hasta oldum, neden Allah bana
hastalık verdi, ne günah işledim, gibi sakın sızlanıp ağlama, Allah’a isyan
etmiş olursun. Allah senİ sevdİĞİ İçİn
hastalık verdİ, Gücenİr yoksa. Sen hastalıktan
şİkayet etmeye devam edersen, o nurani topluluk seni aralarına almazlar,
karanlıkta kalırsın, diyor. Yani, hastalığa sabretmeye verilen sevabı düşünemez
ve doctor ve ilaçlara vs. SEBEPLERE TAKILIR KALIRSIN ve ehli gaflet gibi
ahireti düşünemez olursun, diyor.
Evet, hastalıkların bir kısmı var ki, eğer ölümle
neticelense, mânevî şehid (manevi şehitlik) hükmünde, şehadet (şehitlik)
gibi bir velâyet (evliyalık) derecesine sebebiyet verir. Ezcümle (örneğin),
çocuk doğurmaktan gelen hastalıklar (lohusalık dönemi) ve karın sancısıyla, gark (boğulma)
ve hark (yanma)
ve tâun (veba
hastalığı) ile vefat eden şehid-i mânevî (manevi şehit)
olduğu gibi, çok mübarek hastalıklar var ki, velâyet derecesini (Allah’a yakınlık,
evliyalık rütbesini) ölümle kazandırır.
Bazen hastalıklar ölümle son bulur, diyor.
Kanser gibi. Fakat o halde ölen şehitlik derecesine ulaşır, diyor.
Peygamberimizin hadislerine dayanarak lohusa, boğulma, yangın gibi ölümlerin de
şehitlik makamına ulaştıracağını örnek veriyor. Sayılmadı ama acizane
hadislerde okumuştum, birçok hastalıktan, deprem ve kazada ölen de, eğer
Allah’a imanı varsa manevi şehittir.
Mayıs 2016’da kuzenimin kızı Nisa (15) kan
kanseri Lösemi sebebiyle vefat etti. Cenaze namazını kıldıran hoca Nisa
şehittir, demiş. Orada, “Şehitlere ölüler demeyin, onlar diridirler fakat siz
anlayamazsınız” (Bakara, 154) ayetinin tecellisi şöyle olmuş.
Karaman Ayrancı Ambar köyünde cenaze evine bir
kuş girmiş. Etraftakileri süzmüş. Sonra Nisa’nın annesi kuzenim Kadriye’nin
başında uçarak epey çığlık atmış. Adeta kızarak bağırmış.
Efendimiz SAV, “Şehİtlerİn ruhları yeşİl kuşların karnındadır, dİledİklerİ gİbİ cennette
dolaşırlar…” , buyurur. Nisa, yeter bağırarak ağlama anne, orada
rahatsız oluyorum, demiş sanki…
Öldüğü günde İstanbul’daki evlerinin
penceresine bir kuş gelmiş. Pencereye çarpmış, girememiş, sonra da açık diğer
pencereden girmiş, direk Nisa’nın odasına gidip dolabın arkasına saklanmış. Ben
burda sizinle yaşayayım, der gibi…
Bunu Cenazeden iki ay sonra Ereğli’de
ramazan bayramında ziyaretimize gelen Nisa’nın annesi, kuzenim Kadriye anlattı.
Allah sabr-ı cemil versin.
Hem hastalık, dünya aşkını ve alâkasını (sevgi, ilgisini)
hafifleştirdiğinden, vefat ile dünyadan, ehl-i dünya (sadece dünyayı düşünüp
ahiretle ilgilenmeyen kişiler) için gayet elîm ve acı olan mufarakati (ayrılığı)
tahfif eder (hafifleştirir),
bazan da sevdirir.
Burada Bediüzzaman Hazretlerinin bir sözünü
hatırladım: “Güzel gören güzel düşünür, Güzel düşünen de hayatından lezzet
alır.” Hadi güzel bakalım:
Hastalığın
bİr faydası da dünya sevgİSİNİ azaltmasıymış. Bazı İnsanlar, çok İYİ kalplİDİr,
Fakat ev, bağ, bahçe, arsa, tarla, yazlık, dolar,
altın, eş, evlat derken dünyaya dalar ve ahireti unutur. Allah onlara, İYİ kalplİ İnsanlar olduklarI
İÇİn hastalık gönderİRKİ, dünya sevgİSİ hafİflesİn de ahİretİ düşünsünler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder