12 Kasım 2012 Pazartesi

ON BEŞİNCİ DEVÂ


 

ON BEŞİNCİ DEVÂ

 


Ey âh ü enîn eden (ah çekip inleyen) hasta! Hastalığın suretine (dış görüntüsüne) bakıp ah eyleme; mânâsına (derin anlamına) bak, oh de. Eğer hastalığın mânâsı güzel birşey olmasaydı, Hâlık-ı Rahîm (sınırsız merhamet sahibi olan herşeyi yaratan Allah) en sevdiği ibâdına (kullarına) hastalıkları vermezdi. Halbuki, hadis-i sahihte (doğruluğu kesin olan Peygamberimizin sözü) vardır ki,

 

Bu Devada Bediüzzaman Hazretleri Hasta oldum diye ağlayan hastaları teselli edecek. Sen, neden hasta oldumki diye sızlanıyorsun ama ÜZÜLME, bak şu Hadisi Şerife göre Allah, yalnızca sevdiği kullarına hastalık verir, diyor.

 

(burada Hastalar Risalesini aldığım internet sitesinde Hadisi Şerifin orjinal arapça metni yazıyor.)

 

(el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 1:519, no: 1056; el-Hâkim, el-Müstedrek, 3:343; Buharî, Merdâ: 3; Tirmizî, Zühd: 57; İbni Mâce, Fiten: 23; Dârimî, Rikâk: 67; Müsned, 1:172, 174, 180, 185, 6:369.)

 

(ev kemâ kàl). (veya Peygamber Efendimiz SAV buna benzer şekilde buyurdular)

 

Yukarıda sayılanlar, Bediüzzaman Hazretlerinin, bu Hadisi Şerifin geçtiği büyük hadis alimlerinin kitaplarındaki yerleri, yani yararlandığı kaynaklardır, ki bu hadisin DOĞRULUĞUNU kaynak vererek İSPAT etmiş oluyor.

 

Yani, "En ziyade (en fazla) musibet (bela) ve meşakkate (sıkıntı, zorluk) giriftar (tutulmuş) olanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridir (olgunlarıdır)."

 

Gayet açık kısa bir hadis, kolayca anlaşılıyor. Kimin başına en çok bela geliyorsa, O iyi bir kuldur. Neden? Çünkü Allah SEVDİĞİ KULUNA dert verirmiş. Bu Devada bu hadisten yola çıkarak bunun nedenini öğreneceğiz inşallah. Tabi bütün Devalar gibi, bu Devada da anlatılanlar İMANLI mümin hastalar içindir.

 

Başta Hazret-i Eyyub Aleyhisselâm (Hz Eyyub peygamber), enbiyalar (peygamberler), sonra evliyalar (Allah dostları) ve sonra ehl-i salâhat (ihlaslı-samimi dindar kullar), çektikleri hastalıklara birer ibadet-i hâlisa (içtenlikle samimi yapılan ibadet), birer hediye-i Rahmâniye (sonsuz rahmet sahibi Allah’ın hediyesi) nazarıyla bakmışlar, sabır içinde şükretmişler, Hâlık-ı Rahîmin rahmetinden gelen bir ameliyat-ı cerrahiye nev'inden (cerrahi ameliyat türünden) görmüşler.

 

En başta demişti ya, Hastalığın manası iyi birşey olmasaydı, Allah sevdiği kullarına hastalık vermezdi diye. Burada da yukardaki hadisin kapsadığı kamil hasta kullardan bahsediyor. Başta Eyyub Peygamber AS olmak üzere hasta olan peygamberler ve evliya kullardan haber veriyor. Onların hastalığa nasıl baktıklarını açıklıyor. Evet, Eyyub AS çok büyük imtihanlardan geçti, 11 evladını ve bütün malvarlığını depremde kaybetti, yetmedi yıllarca büyük bir hastalığa tutuldu, öyleki bütün vücudu yaralar içindeydi, hastalığı verenin Allah olduğunu bildi, hastalığa Allah’ın hediyesi olarak baktı, hiç şikayet etmedi, O AS hep acılara sabretti ve hep ŞÜKRETTİ,  sonuçta bu sabır ve şükür imtihanını kazandı ve Allah ona hastalıktan iz bırakmayacak şekilde ŞİFA verdi, Kuran ayetleri ile sabittir. İnternetten “Hz Eyyub’un hayatı” diye araştırıp okuyabilirsiniz.

 

Sen, ey âh ü fîzâr (ah çekip ağlayan) eden hasta! Bu nuranî kafileye (aydınlık topluluğa) iltihak etmek (katılmak) istersen, sabır içinde şükret. Yoksa şekvâ (isyan türünden şikayet) etsen, onlar seni kafilelerine almayacaklar. Ehl-i gafletin (ahirete, Allah’ın emir ve yaaklarına duyarsız olanlar) çukurlarına düşersin. Karanlıklı bir yolda gideceksin.

 

Neden ben hasta oldum, neden Allah bana hastalık verdi, ne günah işledim, gibi sakın sızlanıp ağlama, Allah’a isyan etmiş olursun. Allah senİ sevdİĞİ İçİn hastalık verdİ, Gücenİr yoksa. Sen hastalıktan şİkayet etmeye devam edersen, o nurani topluluk seni aralarına almazlar, karanlıkta kalırsın, diyor. Yani, hastalığa sabretmeye verilen sevabı düşünemez ve doctor ve ilaçlara vs. SEBEPLERE TAKILIR KALIRSIN ve ehli gaflet gibi ahireti düşünemez olursun, diyor.

 

Evet, hastalıkların bir kısmı var ki, eğer ölümle neticelense, mânevî şehid (manevi şehitlik) hükmünde, şehadet (şehitlik) gibi bir velâyet (evliyalık) derecesine sebebiyet verir. Ezcümle (örneğin), çocuk doğurmaktan gelen hastalıklar (lohusalık dönemi) ve karın sancısıyla, gark (boğulma) ve hark (yanma) ve tâun (veba hastalığı) ile vefat eden şehid-i mânevî (manevi şehit) olduğu gibi, çok mübarek hastalıklar var ki, velâyet derecesini (Allah’a yakınlık, evliyalık rütbesini) ölümle kazandırır.

 

Bazen hastalıklar ölümle son bulur, diyor. Kanser gibi. Fakat o halde ölen şehitlik derecesine ulaşır, diyor. Peygamberimizin hadislerine dayanarak lohusa, boğulma, yangın gibi ölümlerin de şehitlik makamına ulaştıracağını örnek veriyor. Sayılmadı ama acizane hadislerde okumuştum, birçok hastalıktan, deprem ve kazada ölen de, eğer Allah’a imanı varsa manevi şehittir.

 

Mayıs 2016’da kuzenimin kızı Nisa (15) kan kanseri Lösemi sebebiyle vefat etti. Cenaze namazını kıldıran hoca Nisa şehittir, demiş. Orada, “Şehitlere ölüler demeyin, onlar diridirler fakat siz anlayamazsınız” (Bakara, 154) ayetinin tecellisi şöyle olmuş.

 

Karaman Ayrancı Ambar köyünde cenaze evine bir kuş girmiş. Etraftakileri süzmüş. Sonra Nisa’nın annesi kuzenim Kadriye’nin başında uçarak epey çığlık atmış. Adeta kızarak bağırmış.

 

Efendimiz SAV, “Şehİtlerİn ruhları yeşİl kuşların karnındadır, dİledİklerİ gİbİ cennette dolaşırlar…” , buyurur. Nisa, yeter bağırarak ağlama anne, orada rahatsız oluyorum, demiş sanki…

 

Öldüğü günde İstanbul’daki evlerinin penceresine bir kuş gelmiş. Pencereye çarpmış, girememiş, sonra da açık diğer pencereden girmiş, direk Nisa’nın odasına gidip dolabın arkasına saklanmış. Ben burda sizinle yaşayayım, der gibi…

 

Bunu Cenazeden iki ay sonra Ereğli’de ramazan bayramında ziyaretimize gelen Nisa’nın annesi, kuzenim Kadriye anlattı. Allah sabr-ı cemil versin.

 

Hem hastalık, dünya aşkını ve alâkasını (sevgi, ilgisini) hafifleştirdiğinden, vefat ile dünyadan, ehl-i dünya (sadece dünyayı düşünüp ahiretle ilgilenmeyen kişiler) için gayet elîm ve acı olan mufarakati (ayrılığı) tahfif eder (hafifleştirir), bazan da sevdirir.

 

Burada Bediüzzaman Hazretlerinin bir sözünü hatırladım: “Güzel gören güzel düşünür, Güzel düşünen de hayatından lezzet alır.” Hadi güzel bakalım:

 

Hastalığın bİr faydası da dünya sevgİSİNİ azaltmasıymış. Bazı İnsanlar, çok İYİ kalplİDİr, Fakat ev, bağ, bahçe, arsa, tarla, yazlık, dolar, altın, eş, evlat derken dünyaya dalar ve ahireti unutur. Allah onlara, İYİ kalplİ İnsanlar olduklarI İÇİn hastalık gönderİRKİ, dünya sevgİSİ hafİflesİn de ahİretİ düşünsünler.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder