ALTINCI DEVÂ
Farkettiniz sanırım son yazı
Altıncı Deva idi, ikinci defa aynı isimli Devanın olmasını Bediüzzaman
hazretleri şöyle açıklıyor:
{(Haşiye
- Dipnot): Fıtrî bir surette (Doğal biçimde) bu lem'a (Lemalar isimli eserin bu yazısı) tahattur ettiğinden (hatıra geldiğinden), altıncı mertebede iki deva yazılmış. Fıtrîliğine ilişmemek için
öylece bıraktık, belki bir sır vardır diye değiştirmedik.}
Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ıztırap çeken
kardeşim! Bu dünya eğer daimî olsaydı ve yolumuzda ölüm olmasaydı ve firak (ayrılık)
ve zevâlin (yokolmanın)
rüzgârları esmeseydi ve musibetli, fırtınalı istikbalde (gelecekte, hesap gününe
işaret) mânevî kış mevsimleri olmasaydı, ben de seninle
beraber senin haline acıyacaktım.
Bediüzzaman Hazretleri hasta oldum diye
dünya zevklerinden uzak kaldığını düşünüp üzülen hastalara sesleniyor ve neden
üzülmemeleri gerektiğini açıklıyor ve diyor ki:
EĞER
DÜNYADA ÖLÜMSÜZ OLSAYDIK, ÖLÜM VE HASTALIK OLMASAYDI, HERKES SAĞLIKLI VE MUTLU
OLSAYDI, AHİRETTE HESAP VERME DERDİMİZ OLMASAYDI, EVET İŞTE O ZAMAN HASTA OLDUN
DİYE BEN SANA ACIRDIM.
Fakat madem dünya birgün bize "Haydi,
dışarı" diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak. O bizi dışarı kovmadan,
biz bu hastalıklar ikazatıyla (ikazlarıyla) şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O
bizi terk etmeden, kalben onu terke çalışmalıyız.
Gayet sade bir dille rahat anlaşılıyor.
Evet, hastalık bu mânâyı bize ihtar edip (uyarıp)
der ki:
"Senin vücudun taştan, demirden değildir. Belki
daima ayrılmaya müsait muhtelif (çeşitli) maddelerden terkip edilmiştir. (düzenlenmiştir)
Hastalık hal lisanıyla bize şöyle der:
Senin bedenin taş ve demir gibi sağlam değil ki bak hastalandın. Hz. Bediüzzaman
devamında ise bu Devanın sonunu şöyle bağlıyor:
Gururu bırak, aczini (acizliğini, güçsüzlüğünü)
anla. Mâlikini (sahibin olan Allah’ı) tanı, vazifeni bil, dünyaya
niçin geldiğini öğren." Kalbin kulağına gizli ihtar ediyor. (uyarıyor)
İnsan, hasta olduğunda acizliğinin, hiçbir
şeye gücünün yetmediğinin farkına varmalı, gururu bir yana bırakarak Allah’ı
tanımalı ve dünyaya neden geldiğini öğrenmelidir, ki bunun için acizane
tavsiyem TÜRKÇE KURAN MEALİ OKUMAnızdır.
Hem madem dünyanın zevki, lezzeti devam etmiyor.
Hususan (özellikle)
meşru olmazsa (yani helal değilse), hem devamsız, hem elemli, hem günahlı
oluyor. O zevki kaybettiğinden hastalık bahanesiyle ağlama; bilâkis
hastalıktaki mânevî ibadet ve uhrevî (ahirete yönelik) sevap cihetini düşün, zevk
almaya çalış.
İnsan hastalığına sabrederek kazanacağı
sevapları ve inşallah cennetteki verilecek nimetleri düşününce, bu geçici
dünyadaki hastalık sebebiyle kaçırdığı fani lezzetlere üzülmez, hiç önemsemez.
Denizi gören havuza bakar mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder