19 Kasım 2012 Pazartesi

YİRMİNCİ DEVÂ


 

YİRMİNCİ DEVÂ

 

Ey derdine derman arayan hasta! Hastalık iki kısımdır. Bir kısmı hakikî (asıl, gerçek), bir kısmı vehmîdir. (kuruntu ve hayali olan)

 

Bu devada Bediüzzaman Hazretleri, iki çeşit olan hastalık hakkında aşağıda bilgi verecek. Gerçek hastalık malum bedenin hastalığı, diğeri kuruntu, vesvese hastalığı. Evet vesvese de bir hastalıkmış.

 

Hakikî kısmı ise, Şâfî- i Hakîm-i Zülcelâl (hastalara şifa veren, herşeyi hikmetle, bir gaye için yaratan ve sonsuz haşmet sahibi ALLAH), küre-i arz (yeryüzü) olan eczahane-i kübrâsında (büyük eczanesinde) , her derde bir devâ (ilaç, çare) istif etmiş. (yığmış) O devâlar ise dertleri isterler. Her derde bir derman halk etmiştir (yaratmıştır).

 

Burada, “Allah ölüm ve yaşlılık dışında her derde bir deva yaratmıştır.” Hadisi Şerifine işaretle Şifa veren Allah’ın, dünya denen bu büyük eczanede her hastalık için bir çare yaratmış olduğunu bildiriyor. Allah hikmetsiz hiçbirşey yaratmaz. Yılanın zehiri, ısırgan otu, vs. bile, bugün pekçok ilacın hammaddesi olarak kullanılmakta.

 

Tedavi için ilâçları almak, istimal etmek (kullanmak) meşrudur; fakat tesiri (etkiyi) ve şifayı Cenâb-ı Haktan bilmek gerektir. Derdi O verdiği gibi, şifayı da O veriyor.

 

Burada şuna dikkat çekiyorki, bazı İnsanlar bİlmeden AFFEDİLMEZ GÜNAH şİrke düşüyor. Şu ilacı içtim, beni iyileştirdi, bu ilaç bana şifa verdi gibi… Halbuki ilaçta, iğnede sebep. Doğru anlatım; Allah bu ilacı kullanmam sebebiyle bana şifa verdi, olmalıdır.

 

Hâzık (işinde uzman doktor) , mütedeyyin (dindar) hekimlerin tavsiyelerini tutmak, ehemmiyetli bir ilâçtır. Çünkü ekser (pekçok) hastalıklar sû-i istimâlâttan (eldeki nimetleri kötü kullanmaktan), perhizsizlikten ve israftan ve hatîattan (yanlışlardan) ve sefahetten ve dikkatsizlikten geliyor.

 

Burada HASTALIĞIN TEDAVİSİNDE iki önemli ipucu veriyor. BİRİNCİSİ, dalında uzman ve dindar doktorların tavsiyelerini tutmakmış ve bu tedavide önemli bir ilaçmış. İKİNCİSİ, pekçok insanın neden hasta olduklarıını bildiriyor: Diyete dikkat etmemek; yağlı, şekerli veya tuzlu yemek; aşırı, çok yemek; soğuğa sıcağa dikkat etmeden giyinmek; eğleneceğim diye uyku düzenini bozmak… , vs.

 

Mütedeyyin hekim, elbette meşru bir dairede nasihat eder ve vesâyâda (tavsiyelerde) bulunur. Sû-i istimâlâttan, israfattan men eder, teselli verir. Hasta o vesâyâ (tavsiyeye) ve o teselliye itimad edip (güvenip) hastalığı hafifleşir; sıkıntı yerinden bir ferahlık verir.

 

Burada o doktorların vereceği tavsiyelere uyulursa, hastalıkların hafifleyeceğini ve ferahlık vereceğini bildiriyor. Mütedeyyin hekimin meşru dairedeki tavsiyeleri, helallerdir. Dindar olmayan doktor, demek meşru daİre dışında da tavsiyede bulunuyormuş. Nitekim TV’de görmüştüm, bir doktor her akşam yemekte bir bardak şarap içmek kalbe iyi gelir, dedi. Halbuki spor yapın, yürüyüş yap, müzik dinle, vs. diyebilirdi.

 

Amma vehmî hastalık kısmı ise, onun en müessir (etkili) ilâcı, ehemmiyet (önemsemek) vermemektir. Ehemmiyet verdikçe o büyür, şişer. Ehemmiyet vermezse küçülür, dağılır.

 

Burada ise, hastalığın ikinci çeşidi vesvese hastalığının en etkili ilacını açıklıyor: Önemsememek. Çünkü vesveseye önem verdikçe büyürmüş, önemsemeyip üzerinde durmazsak küçülüp dağılırmış. Bunu aşağıdaki iki örnekle aklımıza yakınlaştıracak.

 

Nasıl ki arılara iliştikçe insanın başına üşüşürler; aldırmazsan dağılır. Hem karanlıkta gözüne sallanan bir ipten gelen bir hayale ehemmiyet verdikçe büyür, hattâ bazan onu divane gibi kaçırır. Ehemmiyet vermezse, âdi bir ipin yılan olmadığını görür, başındaki telâşına güler. Bu vehmî hastalık çok devam etse, hakikate inkılâp eder (dönüşür). Vehham (aşırı vehimli) ve asabî insanlarda fena bir hastalıktır; habbeyi (taneyi) kubbe yapar, kuvve-i mâneviyesi (manevi gücü) kırılır.

 

Hatırlıyorum başımızın etrafında arı sürüsü gelmişti. Annem önem vermeyin, kıpırdamayın, dedi. Kardeşim kaçınca arılar takibe başladı, eve girerek kurtuldu. Ben kıpırdamadım ve arılar döndü etrafımda ve gitti. Birde 80’lerde gecekonduda otururken gece pencereden dışarıyı seyreder, çok korkardım. Ağaca asılı ipi yılan sanırdım. Meğer sabah baktımki ağaca asılı çamaşır ipinin ucuymuş. Halime güldüm. İşte, vesvese böyle hakikati olmayan durummuş. Bediüzzaman Hazretleri başka bir Risale’de, Bilen vesvese etmez, diyor. İşte şimdi öğrenmiş bulunduk, ilacı önem vermemekmiş. Bir de, aşırı vesveseli olan insanın ruh halini yansıtıyor ve bu ise çok kötü bir manevi hastalıktır, diyor. Pireyi deve yapmak tabiri böyleleri için kullanılır.

 

Hususan merhametsiz yarım hekimlere veyahut insafsız doktorlara rast gelse, evhamını (vesvese, kuruntu) daha ziyade tahrik eder. Zengin ise malı gider; yoksa ya aklı gider veya sıhhati gider.

 

Aşırı vesvese hastalığı bedeni de hasta yapar. Bu vesvese hastalığı ruh hastalığıdır. Tedavisi mümkündür. Psikolog, Psikiyastri doktoru tedavi eder. Nitekim ben 1999’da yaşadığım bazı sıkıntılar ve hastalığımdan kaynaklı stresler sebebiyle aşırı vesveseli oldum ve beynimin kimyası bozulmuştu. Yirmi gün hastanede yatmış, ilaçla tedavi olmuştum. Hala etkisi devam ediyor. Fakat burda dikkat edilmesi gereken nokta işinde uzman ve güvenilir bir doktora tedavi olmakmış. Yoksa parasını daha da önemlisi akıl sağlığını kaybedebilirmiş.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder